Ana içeriğe atla

İdealizm Hastalığı (2010-07-11 Pazar)

Ben de bu hastalığa yakalanmış biriyim aslında, bazen ortaya çıkıyor. :) Sorun nerede? Sorun İdealizmin bizi gerçeklerden uzaklaştırnasındadır. Görüş alanımıza perde inmesini sağlar. Herhangi bir konudaki fikrin nasıl olması gerektiğini tanımlarken kaynaklara bakmaz. Sadece ne olması gerektiğini ortaya koyar.

Örneğin bir işi 10 saatte bitirmeniz gerekiyor ama o işi bitirmek için aslında ihtiyacınız olan zamanın 20 saat olduğunu düşünüyorsunuz. 20 saatlik zaman sizin idealiniz ama işin 10 saatte bitmesi gerekiyorsa ne olacak? Burada bir hedef var. Bir yandan 10 saatlik kısmı uzatmaya çalışırsınız diğer yandan 20 saatlik kısmı kısaltmaya çalışırsınız. Bu işlemleri yaparken ideallerinizden fedakarlık yapmanız gerekir (Kuantum düşüncesi ile bakarsak gerekmeyebilir ama o başka konu :) ).

İktisat bilimi bir sosyal bilimdir ve kendisini şöyle tanımlar "İktisat, sınırsız insan ihtiyaçlarının sınırlı kaynaklar ile nasıl giderilebileceğini inceleyen bilim dalıdır."

İdeal olan nedir? Tüm insanların tüm ihtiyaçlarının aynı anda ve tamamen karşılanmasıdır. Bu mümkün olmadığına göre idealizme bakarken orada kesin doğruları göremeyiz. Ne olması gerektiğini, hedefi görebiliriz belki ama günün yapılması gereken uygulamalarını göremeyiz.

Siyasette de aynı özellikleri görmek mümkün. İki farklı ve birbiri ile çelişen fikir nasıl tamamen gerçekleşebilir? Gerçekleşemez. Kaynaklarımız sınırlı. Aynı yerde yaşıyoruz. O zaman uzlaşma gerekecek. İki fikrin de gerekleri farklı olmasına karşın ortak noktaları bulunacak ve bu ortak noktalar üzerinden gidilerek çözüm bulunacak.

Televizyon kanallarında yapılan tartışma programlarında kimse bu ortak noktalara bakmıyor. Her kişi kendi dediği tam olarak kabul görsün istiyor. Bu yüzden diğer olasılıklar ortaya çıkamıyor. Herkes idealist. Herkes bu hastalığa yakalanmış. Doğru düzgün araştırma yapıp ta ekranın karşısına geçen kaç kişi var acaba? Ben bu programları izlerken beni şaşırtacak olasılıklardan bahseden kimseleri pek göremiyorum. İşte burada anladığım kendi kendimizi sınırlandırdığımızdır.

Ortak aklımız kendini sınırlandırıyorsa bu millet ilerleyebilir mi?

Volkan Özyılmaz

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsana Bazen Öyle Gelir

Ama aslında her öyle gelen öyle değildir. Duygular yanıltıcı olabilir. Eğer eşinizi hergün görüyorsanız, hatta görmekle kalmayıp, yemek yiyorsanız, konuşuyorsanız, sevişiyorsanız, film izliyorsanız, ilerliyorsanız, bir süre sonra duygularınız size ne diyecektir? İşte belki de ara sıra sırra kadem basmak, alışmış duygulara bir TOKAT patlatmak, şöyle bir "ne oluyoruz ya" dedirtmek pek sağlıklı olabilir. Tabii bu sadece eş için değil her türlü sürekli ilişki için geçerli. Bununla beraber ortalıktan kaybolduğunuzda işyerindeki patron neder onu bilemem :) Bazen öyle geldiğinde pozitif de olsa negatif de olsa vereceğiniz tepkiyi düşünmenizde fayda var. Volkan Özyılmaz

Ayrılık Acısı Hafifler mi?

Aradan zaman geçer, hafiflemesini beklersin, hafifledi zannedersin. Sonra küçücük bir olay olur... Derinlerden hızla gelir... Anında oraya çıkar... Ve bakmışsın ki onca zaman, onca emeğe rağmen hiç de hafiflememiş. Olduğu gibi duruyor. Patlamaya hazır bir bomba gibi içeride, derinlerde duruyor. Öyle bir yerleşmiş ki... Onu ortaya çıkaracak o küçücük olay, ortalığı dağıtmaya yetiyor. Geriye göz yaşları kalıyor... Volkan Özyılmaz

Bilinçdışıma Parizyenden Müjde (2011-04-14 Perşembe)

İki-üç hafta önce evde arkadaşlarla sohpet halindeydik. Bir yandan da müzik çalıyor. Çalan müziğin kime ait olduğunu merak ettim. Sordum. "Kim çalıyor?". Emile Parisien dediler. Soyadı okunuş olarak bir anda etkiledi, nedense çok beğendim, parizyen. 2-3 dakika sonra kararımı vermiştim. Parizyen isminden harika çorap markası olur diye düşündüm ve düşüncelerimi kelimelere dökerek arkadaşlara da söyledim. Ben söyler söylemez abim "Müjde Parizyen'di galiba" dedi. Meriç onu hemen düzeltti. "Yok o şarkının içindeki kelime, parizyen markanın ismi ." Ben afalladım aslında, galiba parizyen bir çorap markasının ismiydi. Bu kadar tesadüf olamaz diye düşünürken Meriç şarkıyı da patlattı ve söylemeye başladı. "Müjde, müjde size, parizyenden müjde size, zarif, sağlam, esnek çorap...". Evet gerçekler su yüzüne çıkmıştı. Reklamı hatırlamıştım. Müziğini de. Biliç dışımız böyle işte. Geçmişteki bilgilerimizi bize farkında olmadan sürekli çalışıp sunuyor. ...