Ana içeriğe atla

İçinde Kaybolmak (2011-07-09 Cumartesi)

Aslında içinde kaybolmak önemlidir herşeyin. Eğer girip orada kalabiliyorsan muhteşemdir. Giremiyorsan ve yapmak zorundaysan çekilmezdir. Başka bir boyuttur içinde kaybolmak. Hareket etmeden dolaşmaktır.

Peki, o zaman girmek neden problem olur? Zor mudur? Aslında hayır. Zor falan değildir. Uygun ortamı hazırlamak gerekir sadece. Eğer giremiyorsanız ortamda problem vardır büyük ihtimalle.

İçinde kaybolmadan anlayamayız da zaten. Belki anladık sanırız, kendimizi kandırırız.

Mesele hep özdedir. Öz nerededir? Sığ sularda olma ihtimali var mı?

Odaklanmak derinleri net görmemizi sağlar. Etraftaki gereksiz detayları atar meselenin özüne yolculuk başlar. İşte o muhteşem anlar böyle gelir.

Eminim, biraz araştırsam o anda vücudun salgıladığı özel bir hormon da vardır.

İçinde kaybolmak önemlidir. Hareket etmeden dolaşmayı sağlar.

Volkan Özyılmaz

Yorumlar

sevgidünyası dedi ki…
Sevgili Volkan bey:
Bilimsel anlamıyla "akış" olan kendini bırakabilmek,akan zamanı unutmak olan eylemi o kadar güzel anlatmışsınız ki.Sizin deyiminizle"içinde kaybolmak" için ne istediğini bilmek ve hemen eyleme geçmek gerekir.Kısaca kendini bilmek ve "Kendi Gerçek Özüne" ulaşmak gerekir.

Sevgi KARACA
Yaşam ve Eğitim Koçu
Turgut Alp Bekoglu dedi ki…
Okudum.
Turgut Alp Bekoğlu.

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsana Bazen Öyle Gelir

Ama aslında her öyle gelen öyle değildir. Duygular yanıltıcı olabilir. Eğer eşinizi hergün görüyorsanız, hatta görmekle kalmayıp, yemek yiyorsanız, konuşuyorsanız, sevişiyorsanız, film izliyorsanız, ilerliyorsanız, bir süre sonra duygularınız size ne diyecektir? İşte belki de ara sıra sırra kadem basmak, alışmış duygulara bir TOKAT patlatmak, şöyle bir "ne oluyoruz ya" dedirtmek pek sağlıklı olabilir. Tabii bu sadece eş için değil her türlü sürekli ilişki için geçerli. Bununla beraber ortalıktan kaybolduğunuzda işyerindeki patron neder onu bilemem :) Bazen öyle geldiğinde pozitif de olsa negatif de olsa vereceğiniz tepkiyi düşünmenizde fayda var. Volkan Özyılmaz

Ayrılık Acısı Hafifler mi?

Aradan zaman geçer, hafiflemesini beklersin, hafifledi zannedersin. Sonra küçücük bir olay olur... Derinlerden hızla gelir... Anında oraya çıkar... Ve bakmışsın ki onca zaman, onca emeğe rağmen hiç de hafiflememiş. Olduğu gibi duruyor. Patlamaya hazır bir bomba gibi içeride, derinlerde duruyor. Öyle bir yerleşmiş ki... Onu ortaya çıkaracak o küçücük olay, ortalığı dağıtmaya yetiyor. Geriye göz yaşları kalıyor... Volkan Özyılmaz

Bilinçdışıma Parizyenden Müjde (2011-04-14 Perşembe)

İki-üç hafta önce evde arkadaşlarla sohpet halindeydik. Bir yandan da müzik çalıyor. Çalan müziğin kime ait olduğunu merak ettim. Sordum. "Kim çalıyor?". Emile Parisien dediler. Soyadı okunuş olarak bir anda etkiledi, nedense çok beğendim, parizyen. 2-3 dakika sonra kararımı vermiştim. Parizyen isminden harika çorap markası olur diye düşündüm ve düşüncelerimi kelimelere dökerek arkadaşlara da söyledim. Ben söyler söylemez abim "Müjde Parizyen'di galiba" dedi. Meriç onu hemen düzeltti. "Yok o şarkının içindeki kelime, parizyen markanın ismi ." Ben afalladım aslında, galiba parizyen bir çorap markasının ismiydi. Bu kadar tesadüf olamaz diye düşünürken Meriç şarkıyı da patlattı ve söylemeye başladı. "Müjde, müjde size, parizyenden müjde size, zarif, sağlam, esnek çorap...". Evet gerçekler su yüzüne çıkmıştı. Reklamı hatırlamıştım. Müziğini de. Biliç dışımız böyle işte. Geçmişteki bilgilerimizi bize farkında olmadan sürekli çalışıp sunuyor. ...