Ana içeriğe atla

Borsada Kazanma Algoritması (2010-03-14 Pazar)


Borsa denince akla finansal bir yatırım aracı geliyor normal olarak. İlk akla gelen bir kağıt al, çıkınca sat ve aradaki fark ile kar elde et. Eğer olaya bu kadar basit bakarsak ve bu basit bakışı koruyabilirsek çok güzel. Çünkü işin içine para girince, hem de bu para sizin kendi paranızsa iş değişime uğramaya başlıyor.

Finansal piyasalarda yatırım yaparak para kazanmak istenirken öğrenilmesi gereken en önemli şey psikolojidir. "KORKU" ve "AÇGÖZLÜLÜK" sizin düşmanınız olacaktır. Borsa ile ilgilenen her insanın bir dönem veya sürekli düşündükleri bir düşünce şekli vardır. "Ahh bak şu zaman borsa imkb-100 endeksi şuradayken almayı düşünmüştüm, alsaydım şimdi şukadar kazançtaydım." Evet, öyle olsaydı böyle olurdu mu acaba??? Bu düşünce tarzı kesinlikle yanlıştır. Eğer bu şekilde düşünüyorsanız büyük hata yapıyorsunuz demektir, hemen bu düşünce şeklini bırakın.

Bir örnek verelim, imkb-100 diyelimki 30.000 puan civarında ve siz aldınız, imkb-100 birden bire 35.000 puana çıktı, sizde sattınız ve kar elde ettiniz. Her şey güzel de o endeks 35.000 puanda kalmayıp 50.000 puana çıktığında pişman mısınız? Eğer pişmansanız yanlışın içindesiniz demektir. Burası "AÇGÖZLÜLÜK" kısmı oluyor. Kazandınız ama çok daha fazlasını kaçırdığınızı düşünerek pişman oldunuz. Yani, şöyle yapsaydım böyle olurdu psikolojisi.

Aynı örneği çevirelim, 30000'den aldınız fakat endex önce 25.000 puana düştü, daha sonra da 22.000 puana ve ne olacağı tabiiki belli değil. Piyasada bir kararsızlık var. Tırnaklarınızı mı yiyorsunuz? Dayanamayıp sattınız mı? İşte bu durumda "KORKU" kısmını oluşturuyor.

Peki ne yapacağız da "KORKU" ve "AÇGÖZLÜLÜK" ile baş edeceğiz? Nasıl kazanacağız? Öncelikle doğru psikolojiyi öğreneceğiz. Kazandığımızda gülmüyorsak, kaybettiğimizde de midemizde bir yanma olmuyorsa doğru yoldayız demektir. Peki bu psikolojiyi nasıl elde edeceğiz?

Hayatın içinde olduğu gibi yavaş yavaş ilerleyeceğiz. Piyasaya bütün paramızla anlık girip çıkmayacağız ve şirketlerle olan ortaklığımız da anlık olmayacak. Hem kazanacak hem de ülkeye faydalı bir yatırımcı olacağız.

Algoritmamız şöyle çalışıyor, ana paramızı 20 parçaya bölelim. Örneğin 200.000 TL ile yolaçıktığımızı düşünelim. O zaman en küçük parçamız 10.000 TL eder. Öncelikle piyasada belirli destek ve direnç noktalarını belirleyelim veya güvenilir bir finans kurumunun veya yazarın destek direnç noktalarını kullanalım. Hangisi olduğu hiç farketmez. O noktalardan alım veya satım yapacağız. Aldığımız her hisse sağlam olmak zorunda, çünkü çok uzun süreler hissede kalmamız gerekebilir.

Ben örneğimiz için destek ve direnç noktalarının 5000 puanda bir olduğunu varsayarak bu örneği oluşturuyorum. Yani, 50.000, 45.000, 40.000, 35.000 ... 55.000, 60.000, 65.000 ... şeklinde.

İmkb-100 endeksi 50.000 puanda ise 10.000 TL değerinde sağlam bir hisse alacağız, ardından baktık endeks 45.000 puana geriledi, oradan 10.000 TL değerinde hisse daha satın alacağız. 40.000 puana düşerse oradan da 10.000 TL değerinde hisse alacağız.

Düştükçe alacağız yani, her çıkışta da nereye kadar çıkabilecek olduğuna bakmadan 40.000 puandan aldığımızı 45.000 puandan satacağız. 45.000 puandan aldığımızı ise 50.000 puandan satacağız. Sonra tekrar 45.000 puana düşerse oradan yine alacağız. Böylece endeks 20.000 puana bile düşse psikolojimiz bozulmayacak, "KORKU" yaşamayacağız. Her yaptığımız işlemden mutlaka kar edle ederek çıkacağız (faiz hesapları olmadan ana para karı). Disiplin içinde aynadığımız için ve disiplinimiz bozulursa kaybetmeye mahkum olduğumuz için çıkarken de satacağımız noktayı değiştirmeyecek, direnç noktasından hemen satacağız. Böylece "AÇGÖZLÜLÜK" yaşamayacağız. Aynı zamanda kazanacağız.

Sizin de gördüğünüz gibi uzun vadeli oyun şeklini kullanıyoruz. Kesinlikle kaldıraç kullanmak söz konusu olamaz. Bir başka yazımda kaldıracın nasıl bir tuzak olduğunu anlatmıştım. Ne olursa olsun kaldıraç (leverage) kullanmamak mecburiyetindeyiz. Uzun vadeli oynadığımız için de spekülatör sayılamayız, ülkeye faydalı bir yatırımcı oluruz.

"KORKU"suz ve "AÇGÖZLÜ" olmayan psikoloji dileklerimle ... :)

Volkan Özyılmaz

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsana Bazen Öyle Gelir

Ama aslında her öyle gelen öyle değildir. Duygular yanıltıcı olabilir. Eğer eşinizi hergün görüyorsanız, hatta görmekle kalmayıp, yemek yiyorsanız, konuşuyorsanız, sevişiyorsanız, film izliyorsanız, ilerliyorsanız, bir süre sonra duygularınız size ne diyecektir? İşte belki de ara sıra sırra kadem basmak, alışmış duygulara bir TOKAT patlatmak, şöyle bir "ne oluyoruz ya" dedirtmek pek sağlıklı olabilir. Tabii bu sadece eş için değil her türlü sürekli ilişki için geçerli. Bununla beraber ortalıktan kaybolduğunuzda işyerindeki patron neder onu bilemem :) Bazen öyle geldiğinde pozitif de olsa negatif de olsa vereceğiniz tepkiyi düşünmenizde fayda var. Volkan Özyılmaz

Ayrılık Acısı Hafifler mi?

Aradan zaman geçer, hafiflemesini beklersin, hafifledi zannedersin. Sonra küçücük bir olay olur... Derinlerden hızla gelir... Anında oraya çıkar... Ve bakmışsın ki onca zaman, onca emeğe rağmen hiç de hafiflememiş. Olduğu gibi duruyor. Patlamaya hazır bir bomba gibi içeride, derinlerde duruyor. Öyle bir yerleşmiş ki... Onu ortaya çıkaracak o küçücük olay, ortalığı dağıtmaya yetiyor. Geriye göz yaşları kalıyor... Volkan Özyılmaz

Bilinçdışıma Parizyenden Müjde (2011-04-14 Perşembe)

İki-üç hafta önce evde arkadaşlarla sohpet halindeydik. Bir yandan da müzik çalıyor. Çalan müziğin kime ait olduğunu merak ettim. Sordum. "Kim çalıyor?". Emile Parisien dediler. Soyadı okunuş olarak bir anda etkiledi, nedense çok beğendim, parizyen. 2-3 dakika sonra kararımı vermiştim. Parizyen isminden harika çorap markası olur diye düşündüm ve düşüncelerimi kelimelere dökerek arkadaşlara da söyledim. Ben söyler söylemez abim "Müjde Parizyen'di galiba" dedi. Meriç onu hemen düzeltti. "Yok o şarkının içindeki kelime, parizyen markanın ismi ." Ben afalladım aslında, galiba parizyen bir çorap markasının ismiydi. Bu kadar tesadüf olamaz diye düşünürken Meriç şarkıyı da patlattı ve söylemeye başladı. "Müjde, müjde size, parizyenden müjde size, zarif, sağlam, esnek çorap...". Evet gerçekler su yüzüne çıkmıştı. Reklamı hatırlamıştım. Müziğini de. Biliç dışımız böyle işte. Geçmişteki bilgilerimizi bize farkında olmadan sürekli çalışıp sunuyor. ...